Piste yaklaşma ve iniş sırasında iki şekilde durum vardır. Stabil ve stabil olmayan yaklaşma durumları… Stabil yaklaşma dendiğinde uçak o pistin daha önceden belirlenmiş fix noktasına geldiğinde artık tüm iniş konfigürasyonlarını gerçekleştirmiş ve yaklaşma/ süzülüş hattında stabil bir şekilde piste yaklaşmaktadır. Bu en güvenli ve istenen şekilde yaklaşma biçimidir.
Stabil olmayan yaklaşmada ise bu durumun tam tersidir. En güvensiz ve emniyetsiz yaklaşma şeklidir. Bu konuda çok değerli büyüğüm Engin AKSÜT Kaptan defalarca makaleler ele aldı. Bu makaleler genelde sektöre yönelik ve bilimsel denilebilecek teknik detaylar içeren makalelerdi.
Meslek örgütlerimizden birisi olan TALPA bu yıl yaptığı çalıştayda ana konu olarak bu konuyu ele aldı. Konunun ne kadar önemli olduğuna bu iki örnek işaret edecektir. Bu hafta sizlere daha basit olarak uçuş okulunda okuyan ya da okumak isteyen arkadaşlara bu konunun ne kadar önemli olduğunu hem kendimden hem de sektörden örneklerle anlatmaya çalışacağım.
BEN PİLOTLUĞUMA LAF ETTİRTMEM!..
Her pilot adayının ya da pilotun özgüveni olması doğaldır. Doğal olmayan ve kötü olanı bu özgüvenin uçuş emniyetini tehlikeye atacak düzeyde yani aşırı olmasıdır. Bu durum yaklaşık on beş yıldır çeşitli branşlarda havacılık eğitimi almış ve halen almakta olan biri olarak en çok karşılaştığım durumlardan birisidir. Size bir örnekle anlatayım;
Uçuş okullarında genelde öğrencilerin uçuşlarını bekledikleri odalar ya da bahçe, apron var ise çardaklar vardır. Bilenleriniz hemen gözünde canlandıracaktır. P.I.C ( Pilot in Command ) yani yalnız uçuşlarımız sırasında; PPL safhasında ve daha beş altı saat yalnız uçuş yapmış olan alt dönemlerimizden bir grup arkadaş çardakta hararetli bir şekilde tartışıyorlardı. Tam da bu sırada ben de dönemimden birkaç arkadaş ile planörcülükte tek yaklaşma yapabildiğimizi o yüzden çok iyi planlama yapmamız gerektiği en tehlikeli durumların hatalı yaklaşmalar sırasında yapıldığını anlatıyordum.
Aşırı özgüven yüzünden ortaya çıkan kazalar olduğunu anlatırken bir anda tartışan gruptaki arkadaşlardan birisi BEN PİLOTLUĞUMA LAF ETTİRTMEM diye celallendi. Biz de ister istemez o tarafa dönerek ne oldu diye sorduk. Arkadaşlar meydan turu son yaklaşma noktasını farklı noktalardan döndüklerini söylediler. Doğruyu bulmaya çalışıyorlardı. Burada güzel olan şey doğruyu bulmaya çalışmalarıydı fakat tehlikeli olan ise içlerinden bir tanesinin çoktan aşırı özgüven seviyesine çıkmasıydı. Bildiğim kadarıyla daha sonra baş uçuş öğretmenine giderek işin doğrusunu öğrendiler. Daha sonra o aşırı özgüveni olan arkadaş da zaman içerisinde kendisini geliştirdi ve tabiri caiz ise törpülendi.
Havacılık tekamül işidir. Arkadaş da bu yönde müthiş bir tekamül gösterdi. Bir örnek daha vererek ne yazık ki yıllarca uçmuş ama tekamül gösterememiş bir pilotu anlatayım…
Ülkemizin doğusunda bir meydana aşırı sis ve yüzünden görmeden yaklaşan bir ekipte yardımcı pilot belli bir noktada kaptanına pas geçelim pisti göremiyoruz diyor. Kaptanımız ise ben yıllardır buraya uçuyorum pist bu yönde biliyorum diyor.
Birkaç dakika geçmeden uçak düşüyor… Arkadaşlar havacılıkta kurallar, prosedürler ne yazık ki kanla yazılmıştır. Yani yapılan hatalar sonunda oluşulan kazalar ile ortaya çıkan ölümleri engellemek için yeni prosedürler ve kurallar konmuştur. Bunlar sorgulanmaz. Hayati değer taşırlar.
Her meydan için yaklaşma ve iniş prosedürleri ayrı ayrı belirlenmiştir. İster 50- 60 saatlik yeni palazlanmış bir pilot olalım isterseniz yılların kaptan pilotu olalım. Fark etmez! Uçuş sırasında prosedürleri sorguladığınız zaman, aşırı özgüven ile tamam ben oldum; ben biliyorum dediğiniz zaman kaza kaçınılmazdır.
PAS GEÇTİM; KENDİMİ İKİ GÜN AFFETMEDİM!..
Bir de kendimden bir örnek vereyim. Beni tanıyanlarınız ya da yazılarımı takip edenleriniz bilirler planörcülüğümle ve planör pilotu olmam ile çok gurur duyarım. Her fırsatta çevremdekilere bu sporu anlatır, faydalarından bahsederim.
Arkadaşlarımdan yine başladı diyenler çıkar. Fakat her seferinde Hudson Nehri kazası gibi örnekler ile planörcülüğün aslında havayolları uçuş eğitimine ne kadar faydası olduğunu anlatır dururum.
Bazı durumlarda da bu gururlanmam aşırı özgüvene doğru gider. Kendimi frenlemeye çalışırım. Havanın müthiş değişken olduğu bir bahar günü Hezarfen Havaalanı’nın 05 pistine yaklaşırken hamleli yan rüzgar yüzünden bir türlü yaklaşma hattında stabil kalamıyordum.
Son ana kadar boğuşarak uçağı düz tuttum fakat pistin üzerine gelip teker koyacağım anda uçak yine stabil olmayan bir duruma girdi ve hemen pas geçtim. Başladım kendime söylenmeye… Senin planörcülüğün bu kadar işte, şimdi işin yoksa bir tur daha at gel vb. şekillerde kendime hem söylenip hem de küfür ederek ikinci yaklaşmayı önceki koşulları bildiğimden daha da stabil bir biçimde yaparak güvenli bir biçimde inişi gerçekleştirdim.
Benden sonraki uçakta inince uçuşları o günlük durdular. Hava bizim seviyemizdeki pilotlar için güvenli olmayacak hale gelmişti. Fakat ben kendi kendime kızmayı durduramadım. Etrafa gülücükler saçsam da için için kavga ediyordum.
Kendimi iki gün affetmedim. Pas geçtiğim için değil, pas geçtim diye kendimi hırpaladığım için kendimi affetmedim. Bir anda aşırı özgüven noktasına çıkmıştım. Gurur ve özgüven iyidir. Havacılık öğretisindeki temel unsurlardan ikisidir ama aşırı olduğu zaman da ölümünüze sebebiyet verirler. Aman dikkat!..
HAVAYOLLARI VE UÇUŞ OKULLARI
Hem meraklı olduğumdan hem de sizlere bu köşeden uçuş eğitimi almak isteme safhasından işe girişe kadar olan süreçler ile ilgili yazılar yazdığımdan tüm uçuş okulları ve sektördeki uçuş yapan havacılık firmaları hakkında sürekli olarak bilgi toplarım. Öğrenciler ile konuşurum. Pilotlar ile konuşurum. Derslerimden arta kalan vakitlerde bu kişilerin bulunduğu yerlere toplantılara gider ve onları dinlerim.
Pas geçme konusunun ülkemizde yeni yeni gündeme gelmesi ile bu konudaki farkındalık da artmış oldu. Bazı firmalarda iki pilottan birisi pas geçmeliyiz dediği anda uçan pilotun pas geçme prosedürlerini başlatma zorunluluğu olması hatta direten kaptan olursa kumandaları kaptandan alma yetkisi verilen ikinci pilotlar olan firmalar var. Bu müthiş bir şey… Bizim gibi “ Türk Pilot Pas Geçmez ” mantığına sahip bir ülkede böyle prosedürler geliştirilmiş olması gerçekten çok sevindirici… Diğer taraftan halen Osmanlı pilotluğu tabi edilen kokpitte kaptan ne derse o’dur şeklinde prosedür yürüten ve bu şekilde personeli yönlendiren firmalar olduğunu da duyuyorum ve bu beni çok üzüyor. Uçuş okullarında ise durum çok güzel. Bütün okullarda okuyan arkadaşlar ile ortak konuşmalarımızda görüyorum ki uçuş öğretmenli ve okullar pas geçme konusunda hassasiyetlerini dile getirip öğrencilerden de uygulamalarını istiyorlar. Tabii aralarda pas geçmek istemediği için kırıma sebebiyet veren arkadaşlar çıkmıyor diyemeyiz. Fakat bu arkadaşlar da gerekli şekillerde uyarılıyorlar.
UÇUŞ EMNİYETİ
Sevgili otoritemizden ve sektörün önde gelenlerine burada soruyorum. Neden bizim de bir “ Uçuş Emniyet Vakfı”mız yok? Ülkemiz havacılık anlamında inanılmaz bir ivme ile ilerlerken bunun eksikliğinin artık ortaya çıkmaya başladığını düşünüyorum. Umuyorum ki yeni kurulan Kaza Araştırma ve İnceleme Kurulu ( konu ile ilgili haber için; http://kokpit.aero/turk-kaza-arstirma-kurulu ) ile paralel çalışacak bir uçuş emniyet vakfı havacılığımızı daha da güvenli bir şekilde büyümesine sebep olacaktır. Bunun en iyi örneğini Amerika Birleşik Devletlerinde görüyoruz. NTSB ve Flight Safety Foundation iki bağımsız kuruluş havacılık uçuş emniyeti ve kaza araştırmaları konusunda dirsek teması çalışarak sürekli olarak prosedürleri iyileştiriyor ya da yeni prosedürler ortaya çıkarmak için bilimsel çalışmalar, araştırmalar yapıyorlar. Bu konuda en büyük görev ilgili üniversitelerimize, sivil toplum örgütlerimize düşüyor. Umuyorum ki TALPA, PİLVAK gibi meslek örgütlerimiz bu konudaki farkındalıkları arttırırlar. Biz havacılık sektörü köşe yazarları da elimizden geldiğince bu konularda yazıp çizerek hem yeni başlayacak ya da başlamış adayları hem de büyüklerimizin dikkatlerini bu konunun önemine çekmeye devam edeceğiz. Unutmayın; prosedüleri değil pistleri pas geçelim. Böylesi daha güvenli…
Not: İnternette arama yaparak Engin AKSÜT ve Bahadır ALTAN Kaptanların bu konulardaki detaylı makalelerini okumanızı tavsiye ederim.
Soru, görüş ve önerileriniz için, Twitter ve İnstagram‘dan bana ulaşabilirsiniz.
E:posta: info@irfanozanongun.com
Kaynak: http://www.kokpit.aero/pas-gecmeli-mi-gecmemeli-mi?writer=18