Y

Yarış Öncesi:

Selamlar, geçen yıldan sonra arada bir Chimera Run 29K koşmama ragmen onun yarış raporunu yazamadığım için bir yıl sonra yeni bir rapor ile karşınızdayım. Kaçkar Ultra’ nın geçen yıl ki raporunu okuyanlarınız ( https://irfanozanongun.com/kackar-46k-raporu/ )bilirler geçen yıl yarışa psikolojik olarak çok iyi hazırlanmama ragmen fiziki anlamda iş koşulları yüzünden iyi hazırlanamamıştım. Yarışmaya 4 aktarma yaparak Hindistan’dan gelmiştim. Kümülatif yorgunluk ile birlikte yarışa başlamıştım. Diğer detayları geçen yılın raporunu okuyarak hatırlayabilirsiniz. Sonuçta da 10:55 olarak bitmişti.

Bu yıl parkurun değişiyor olması içimde hem bir heyecan hem de git geller yaşatıyordu. Parkura geçen yılki kadar harita üzerinde de çalışamamıştım. Yanıma saat bile almayacaktım. Geçen yıl yarışta saatim yarış başlangıcından tabiri caizse dondu ve sürekli insanlara sora sora ilerlerken duyduğum yanlış mesafelerden dolayı enerji tüketimimi doğru kullanamadığım için tükenmiştim. Özellikle bu olay  Pokut CP’ sinden sonraki yokuş aşağı 13K mesafede olmuştu. Bu tip olaylar yaşamamak için yarışta yanıma saat de almama kararı almıştım. CP den CP ye koşacaktım. CP lerin km. leri belliydi. Pace, performans kasmadan rahatça koşacaktım. Tüm yıl buna hazırlanmıştım. Diyetisyene gidip 10kg. vermiştim. Yıl boyu reformer/ pilates’ e devam edip özellikle iskelet sistemime yakın olan merkezi kasları, core bölgemi, üst vücut ve sırt kaslarımı güçlendirmiştim. Son iki ay yoga ile birlikte reformer derslerinde esnekliğimi arttırmıştım. Fakat koşu egzersizi hiç ama hiç yapmamıştım. Haftada koştuğum 6- 8K aralıklarını saymazsak düzenli bir koşu antrenmanı yaptığım söylenemezdi. Mart ayında Antalya Maratonunda 10K, Mayıs ayında da Chimera Run 29K koşmuştum. Yarışmadan bir hafta önce de Antalya Güver Uçurumu parkurunda 19K koşmuştum. Bunlar antrenman sayılır mı? Bu soruyu hala cevaplayamıyorum. Tartışmaya çok açık bir konu…

Burada bir ara not girmek istiyorum. Neden tartışmaya açık bir konu olduğunu izah etmem lazım. Okuduğum bir yurtdışı araştırmasına göre maraton ve üstü mesafeleri koşmak için sandığımız gibi antrenmanlar, güçlendirme egzersizlerinden ziyade en etkili şeyin beslenme olduğu ortaya çıkmış. Vücut dayanıklılığının en temel unsurunun beslenme olduğunu tespit etmişler. Elit atletler, bizler gibi amatör atletler ve hiç koşu yapmamış olan gruplar arasında yapılan araştırmaya göre sonuç beslenmenin en önemli olduğu çıkmış. Eğer makalenin linkini hatırlarsam bu yazıyı güncelleyerek referans vereceğim.

İş yüzünden yine hakkıyla antrenman yapamadığım bir yaz sezonunun sonunda yarışma zamanı geldi çattı. Evet zihnen rahattım ama parkur konusunda soru işaretlerim vardı. Fiziken güçlü hissediyordum. Çok sağlıklı ve iyi bir beslenme programı uygulamıştım. Bu zamana kadar hiç kullanmadığım jel olayını bu yarışta da kullanmayacaktım. Saat kullanmayacaktım. Tırmanışlarda zorlanacağımı hissedersem baton çıkartacağım inişlerde duruma göre baton kullanıp kullanmayacağıma karar verecektim. Hedefim 8 ile 9 saat aralığında yarışı tamamlayıp geçen yıldan kalan hesabımı bu yarış ile bitirmekti. Tüm yarış stratejim bu şekildeydi.

Yarıştan Önceki Gün:

Ekipçe Trabzon havalimanına giderek kiraladığımız araçları teslim aldık. Önce Sümela manastırına gidip ziyaret edecek ve kahvaltı yapacaktık. Sonra da yarışma alanına geçecektik. Başta çok iyi karar diye düşünürken ve oradan yarış alanına dönerken boşuna yorulup efor harcamak yerine direk otele geçip dinlenseydik daha iyi olmaz mıydı diye kendimi otele gidene kadar psikolojik olarak hırpaladım.  Şimdi geriye baktığımda da iyi ki gezmişiz diyorum. Sümela manastırını görmeyenlere mutlaka tavsiye ederim.  Manastırın orada müthiş muhlamalı Trabzon kahvaltısı da yapmadan dönmeyin. Neyse efendim Sümeladan bastık araçlarla Çamlı Hemşine devam ettik. Tabii ki ilk durağımız Zua Café idi. Çinçiva Köprüsünün orada muhteşem misafirperverliği, güzel kahve ve yerel bitkilerden ürettikleri bitki çayları yanında orman meyveli sakızlı muhallebisi ile de hasret giderdikten sonra Çat Köyüne doğru yola devam ettik. Yarışma alanına vardığımızda önce Elena sonra Alper ile karşılaştık bize teknik toplantı başlıyor onu dinleyin numaralarınızı sonrasında alırsınız dediler. Teknik toplantıda Elena “biz Alper ile bu parkuru yürüyerek 7 saat 30 dakikada bitiriyoruz. ” deyince kendimi tutamayıp laf attım. Siz geçen hafta PTL de koştunuz şimdi birbirimizi kıyaslamayalım deyince toplulukta gülüşmeler oldu. Sonrasında parkuru dinledik.

ZUA CAFE Muhallebi Fotoğraflara tıklarsanız büyük hallerini görebilirsiniz.

Teknik Toplantı

Elena anlatımı sırasında eğer istersek 23K CP sinin oradan yukarı doğru yaklaşık 1K gidiş ile bir zirveye çıkıldığını ve muhteşem bir manzarası olduğunu söyledi. Eğer sis basmamış olursa CP görevlileri isteyenlerin o kısıma geçmesine izin verecekti. Zirvenin etrafı uçurum olduğundan sis basmamış olması önemli dediler. Ben zaten kürsü peşinde olmadığımdan bu bilgiyi değerlendirme kararı aldım. Sonra oradan dönerken Kale-i Bala’ya çıktığımızda kalede bir çanı çalmamız gerektiğini belirttiler. Hatta bu çanı çalan 15 ve 45K birinci kadın ve erkekleri o parkurun Kral ve Kraliçeleri olacaklardı. Müthiş eğlenceli detaylar bizi bekliyordu. Dakikalar geçtikçe bu yılda katılım göstermek ile nasıl da iyi bir karar aldığımı kendime hatırlatıyordum. Teknik toplantı bitti hemen akabinde malzeme kontrolü ve sonrasında numaralarımızı aldık. Geçen yılki gibi 07 ile koşmak istemiştim fakat numaranın alındığını öğrenince madem ikinci yılım iki 7 olsun diyerek 77 numaralı göğüs numarasını aldım. Ekipçe otele geçip malzemeleri hazırlayıp, stratejilerimizi son bir kez konuşup yataklarımıza yarışma hayaliyle yatıp uyuduk.

Yarış Günü:

Sosyal Medyadan İlk Paylaşım

Sabah peşi sıra çalan 4 alarmdan sonra kalkıp giyinip aşağıya kahvaltıya indiğimde herkes çoktan kahvaltısını yapmıştı bile ve benim üzerimde sanki hiç stress yoktu. Garip bir gerginlikle birlikte bir o kadar da rahattım. Sanki tüm yıl beklediğim yarışı bir saat sonra koşmayacak gibi hissediyordum. Erkan, Emre, Levent ve Fahri Ağabeyler ile şakalaşıyorduk. Laflıyorduk. Herkes de garip bir rahatlık ve huzur vardı. Tüm gün telefonumun çekmemesini göz önünde bulundurarak bir boy yarış numaralı fotoğrafım ve tüm gün dağlarda olacağımdan bana akşam 19:00’ a kadar ulaşamayabilirsiniz notu ile sosyal medya paylaşımı yaptım. Aile whatsapp grubuna da gönderdim. Mesleki deformasyonum burada da baş göstermişti. Bizler uçuşa başlamadan uçuş süresi ile birlikte aldığımız yakıtın bizi ne kadar götüreceğini de hesaplayarak maksimum menzil zamanını da belirtiriz ki o saate kadar inmezsek ya da haber alınamaz ise arama kurtarma başlatılsın. Ben de yarışın cutoff zamanı 10.00 saat olmasına yani akşam 17:00 de bitecek olmasına rağmen geçen yılki gibi bir durum olursa diye üzerine de 2 saat eklemiş ve 19:00 a kadar diyerek kendimce konfor alanı yaratmıştım. Start alanına gittiğimizde herkes sanki uzun zamandır görüşmemiş gibi karşılaştığı insanlarla sarılmaya laflamaya başladı. Tam o esnada müthiş bir Tulum sesi kulaklarımızın pasını siliverdi. Yerel bir sanatçı hem de genç bir kız kardeşimiz Tulum çalarak bizleri starta hazırladı.

Start Anısı

Son dakikalar dendiğinde nasıl olduğunu hala anlamadığım bir şekilde kendimi en ön sırada buluverdim. Yanımda da Fahri Abi vardı. Ona bizim burada ne işimiz var der gibi baktığımı hatırlıyorum. Elit değildik. Sanki kürsü yapacakların haklarını gasp ediyormuşuz gibi hissedip ekstradan gerildiğimi ve ilk başta Alper ile geri sayarken sayıları yanlış söylediğimi hatırlıyorum. Yarış startı verildiği anda sonradan İran’dan geldiğini öğrendiğimiz kadın yarışmacı sprint ile çıkış yapınca bir anda ben dahil tüm ön sıra sprint ile çıkış yaptık.

Ben kendi kendime dur oğlum  ne yapıyorsun diyene kadar zaten ilk yokuş olan 700 metre arnavut kaldırımlı yolun 500 metresini yemiştik. Sonra herkes kendi temposuna dönmeye başladı ama o baştaki gereksiz çıkış benim nabzımı zıplatmıştı bir kere ve ben daha 3 yada 4. Km de suyumu içmeye sakinleşmeye çalışmaya başlamıştım. Sonrasında baktım olacak gibi değil yokuş yukarı gücümü de korumak için batonlarımı çıkartıp ayarladım ve batonlarla yürümeye başladım. Yürüme hızım ve bacak açışlarım neredeyse koşarkenkine eşitti. Yıl boyu yaptığım reformer ile son iki aydır yaptığım yogaya içimden defalarca teşekkür ederek tırmanmaya devam ederken bizim Adım Adım İstanbul Antrenörlerinden Cihan ile karşılaştık. Yukarı kadar bir o beni bir ben onu geçe geçe çıktık. Arada şakalaşıyorduk. Cihan’ ın yaş ve boy avantajı ile triathlon yapıyor olmasının verdiği güç gözle görülüyordu. Yürüyerek çıktığı yokuşu ben batonlar ile yürü koş serileri ile çıkıyordum. Karşıdan yarışmacılar dönmeye başlamışlardı. Hepsi ile selamlaşıp birbirimize motivasyon sözleri söyleyerek geçiştik. 12.5K tırmanıp ilk yaylaya  Ortaklar Köyüne ulaştığımızda yaklaşık 800 metre irtifa kazanımı gerçekleştirmiştik. Rakım ise 2000 metre civarındaydı. İlk CP buradaydı. Hemen mataramı doldurup, powerade içtim. Zeytin ve kaşar peynir ile çikolata yedim. Sonrasında yola devam ettim. Önümüzde ve arkamızda çok tecrübeli yarışmacılar vardı. Sema Buldanlıoğlu benim yaklaşık iki yıldır gıptayla izlediğim bir yarışmacıydı ve onun ayak izlerinden hemen ardından gidiyordum. Tarifi zor duygular olduğundan yazıya düzgün aktaramayabilirim. Ortaklar Köyü dere geçişinde Sema Hanımı geçmiştim. Bir yandan içimde bir huzursuzluk da vardı. Geçerek saygısızlık mı yaptım acaba diye düşünüyordum. Çünkü çok disiplinli ve yaşıtı kadın ve erkeklere rağmen inanılmaz ultralar koşan bir kadındı. Benim için saygı duyulması gereken insanlardan birisi idi ama sonra benim derdim kimse ile değil kendim ile diyerek yola devam ettim. Bu sırada çok güzel bir yerden geçiyorduk. Yemyeşil bir zemin ve iki tarafımız yığma taştan oluşma duvarlardan sur gibi ilerliyordu. Sanki İskoçya kırsalında koşuyorduk. Hemen yanıma aldığım GoPro’ yu çıkartıp kafama takıp Cihan ile birlikte koşmaya başladım. Bataryası yaklaşık 15 dakika kadar kayıt yapmış.

15 dakikalık video buraya gelecek!!!

Aşağı Kale-i Bala sapağına doğru Cihan ve bir kaç yarışmacı ile birlikte tempolu bir şekilde saldık kendimizi ve 8K yokuş aşağı stabilize yolu kısa zaman içerisinde bitirmiş olduk. Dönemeçten sağa yukarı doğru yılan gibi kıvrılan tırmanışı gördüğümde karşıdan da 15K koşucuları dönmeye başlamışlardı. Hepsi ile selamlaşa selamlaşa devam ederken batonlarla durmadan tırmanmaya çalışıyor ve yanıma aldığım bademlerden ağzıma atıyordum. Bunu yarış boyunca her yokuşta yokuş başında, ortasında ve sonuna doğru yaptım. Bu zamana kadar hiç bir yarışta jel kullanmadım. Bu yarışta da aynı felsefe ile hareket ediyordum. Büyük hayranı olduğum Scott Jurek bu şekilde o inanılmaz performansları gösteriyor ise ben de kendi amatör performansımı kimyasal bir şeyler kullanmadan gösterebilirim öz fikri ile hep böyle yaptım. Böyle yapmaya da devam edeceğim. Çiğ Badem ile kaslarımın ihtiyacı olan magnezyumu bu şekilde edinirken bir yandan da kalori alıyordum. Bu dönüşlü tırmanışın ardından Kale-i Bala sapağında Elena ile karşılaştım. Numaramı kayıt edip yukarı doğru devam etmem gerektiğini ve iyi gittiğimi söyledi. O motivasyon ile dümdüz yukarı tırmanmaya devam ettim ve 7.5K tırmanışın yaklaşık yarısında ikinci CP ye ulaştım. Burada da bir şişe powerade tüketip mataralarımı doldurduk. Zeytin yedim. Kaşar peyniri ve çikolata tükettim. Yola devam ederek 28K CP sine ulaştığımda aklımda şu sorular vardı. Sis var mı? Manzarayı görebilecek miyim? CP deki arkadaşlara sorduğumda istersem devam edip manzarayı görebileceğimi söylediler. Ben de başladım tırmanmaya… Bu sırada Cihan ile karşılaştık. Değer mi çıkmaya dedim. Değer cevabını da alınca motivasyonum tam şekilde yukarı kadar çıktım. İlk karşılaştığım bir çeşme ve karşısında bir tepelik üstü çimenlik ve kır papatyaları ile doluydu. İşte bu yüzden çiçekli yayla dedim. Sonra kırda yürümeye devam ettim ve tam göz hizamda karşıdan yaylaya doğru dağların arasından akarak gelen bulutları gördüm. Bulutlar ile aynı hizadaydım. İşim gereği bulutların üzerine de çıktığım oluyordu fakat bir kabinde olmadan kendi ayaklarım üzerinde bulutlar ile aynı hizaya gelmek ve sana akarak gelmelerini izlemek tarifi imkansız bir hissiyat. Sonra aşağıda son CP Kale-i Bala’yı gördüm. Bu arada rakım 2300 metre üzerindeydi. Altımda yemyeşil çimenler karşımda bembeyaz pamuksu bulutlar ayaklarımın altında Kale-i Bala olunca dedim ki zamanın gayet iyi kürsü de kasmıyorsun at batonları, yat aşağı manzaranın keyfini çıkart ve öyle de yaptım. Biraz fotoğraf video çektim. Geriye CP ye döndüğümde yaklaşık 45 dakika kadar zaman geçmişti. Yani CP ye geldiğim gibi yarış parkurundan devam etsem o anki zamanımdan 45 dakika önde olacaktım. Fakat orada yatıp o manzaranın keyfini çıkartmak yarışmaya katılmaktan sonra aldığım en iyi karardı. Öyle ki oraya gidip çadır atıp bir hafta kalsa bir insan gerçekten tüm dertlerini çözer de döner yaşadığı yere…

Manzaranın fotoğraf ve videolarını aşağıdaki gibi görebilirsiniz.

Çiçekli Yaylası Bonus Manzara

CP ye geldiğim anda Fahri Abi ile karşılaştık. Biraz da onunla oturdum. Abi bundan sonra birlikte gidelim dedim. Sen devam et iyi gidiyorsun dedi. Abi bir hırsım yok derdim kendimle deyince o da ben de onu diyorum işte iyi gidiyorsun hadi durma devam dedi. Ben onun da gazıyla aşağıya telefonumdan açtığım sevgili Cumhur’ un Karadeniz Müzikleri listesini dinleye dinleye tempolu koşarak 36K CP sine geldim. Bu sefer sadece Powerade tüketip zeytin yedim. O arada ister keyiften deyin ister oksijensizlikten çektiğim horonu da CP deki arkadaşlar kameraya almışlar sonradan Instagram’da yayınlanınca kameraya aldıklarını hatırladım. Tüm yıl boyu hazırlıklarım ve yarışmadaki manzara, insanların verdiği motivasyon mesajları ve olumlamaları bana 36K CP sinden horon çektirmişti. Aşağıya Elena’ya doğru koşmaya devam ettim.  Elena’ya ağzım kulaklarımda manzara için çok teşekkür ettim ve elimle göstererek tam olarak şuradaydım. Oradan buraları izledim dedim. İnanamadı ve ertesi gün kendisinin de çıkmak istediğini iletti.

Yaşasın Kral diye bağıra bağıra çıkmaya başladığım Kale-i Bala yolunda karşılaştığım yarışmacılar kalenin çok güzel olduğunu söylediler. Buralarda biraz sosyal mesaj içerikli video çekip içimi döktüm. Sevgili Yonca’ nın ( Yonca TOKBAŞ ) yarışmalarda neler hissettiğini bir kere daha anladım.

Yolda Kıvanç ile karşılaştık. Ayak üstü onunla da selamlaştık. Sen benim önümdeydin ne oldu yaa dedi. Manzarayı söyledim. Bence biraz hayıflandı ama bilmiyorum. Sonra Kaleye devam ettim. Basamakları tırmanıp çanı çalıp kral ile kraliçeye saygılarımı ilettim. Geriye dönerken CP deki arkadaş ile lafladık. Bundan sonrası yokuş aşağı ve zaman zaman teknik inişlerin olduğu son 12K iniş vardı. Elena ile biraz lafladıktan sonra tempo arttırıp aşağı doğru koşmaya başladım. Hedefim 8 saat civarıyken 7 saat civarı bitirecek gibi gözüküyordum. Aşağıya inerken bir iki kilometer önümde bir yarışmacı onun da önünde Kıvanç’ı gördüm. İkisini de geçebilir miyim düşüncesi ile hızımı biraz daha arttırıp ilk yarışmacının yanından geçerken sakatlandığını gördüm. İyi misin yardım lazım mı diye sordum. İyiyim yanıtını duyunca koşmaya devam ettim. O arada bir şeyler daha dedi ama duyamadım. İyiyim bana yetmişti. Kendi kendine de yürüyebildiğini gördüğümden finiş noktasındakileri bilgilendirmem yeterli diye düşünerek devam ettim. Kıvanç’ın yanına geldiğimde aşağıya doğru performans gösterip devam etmektense Kıvanç ile aynı tempoda hafif jog şeklinde son 4-5K yı gitmek keyifli olur diye düşünerek eski dostumla  Adım Adım’ dan, yarışlardan, gündemden laflaya laflaya finişe kadar devam ettik. Yolda bizleri karşılayan fotoğraflarımızı çeken arkadaşlarımızı, abilerimizi görmek de ayrı keyifti. Finişi o kadar rahat geçtik ki her halde bireysel koşu tarihimin tüm mesafeler dahil en rahat yarış bitirişiydi. Kıvanç’ın saatine göre 07:53 sürede bitirmiştik. Hedef tutmuştu.

Kıvanç ile Bitiş Çizgisine Doğru

Biliyordum ki manzaraya çıkıp yatmasam, Kıvanç ile sohbet etmesem en az 1 saat daha erken bitirecektim. Fakat o zaman da bu kadar keyifli olmayacaktı. Ultra Maraton dediğin biraz manzaranın keyfini çıkartacaksın, eş ile dost ile sohbet edeceksin, keyifi paylaşacaksın değil mi? Benim için öyle… Yarışma sonrasında bacaklarımızı buzz gibi Fırtına Deresine sokmayı da ihmal etmedik. Otele geçip üzerimizi değişip duş aldık. Akşam ödül töreni ve şölen darken Alper ile Elena acı haberi Verdi. Yarışma 5. Yılını doldurmuş ve sponsor ile yarışmacı desteği yeterli olmadığı için artık var olamayacaktı. Kaçkar’ın son organizasyonuna bilmeden de olsa katılmıştık. Şimdi diyebilirsiniz ki kardeşim madem yarış bir daha olmayacak ne diye rapor yazıyorsun? Çünkü bunu soran canım kardeşim bir yarışmada neler yapıldı, ne sürelerde neler geçildiğinin yanında psikolojik olarak da neler yaşandığı çok önemlidir. Benim seviyemdeki koşucular üç aşağı beş yukarı böyle bir yarışa girerken neleri yapıp yapmadığımı görerek kendilerine pay çıkartabilir. Her şey sadece kürsü, pace, nabız değildir. Sporun bir de psikolojik ve hazırlık yanı vardır. Bence bizim gibi amatörler için en önemli kısımı da burasıdır. Başka bir yarışta daha  ve umarım Kaçkar coğrafyasında görüşmek üzere hoşçakalın…

No related articles yet.