İletişimi sağlamak adına yaratılan cansız kitle iletişim araçları kendilerine yüklenen işlevden, yani aracı olma konumundan çıkıp bağımsız bir kendilik haline gelmiştir.
Birey ise bu durumu çaresizlik içinde izlemektedir; her şeyin farkındadır. Fakat rahatlığından da taviz vermek istememektedir.
Baudrillard’ın örneğine bakacak olursak: Birey televizyonda Sudan iç savaşını, herhangi bir tuvalet kağıdı reklamıyla aynı duyarsızlıkla izlemektedir. Televizyonu kapattıktan sonra Sudan’daki iç savaş devam etse bile onun için bitmiştir. İşte bireyin yaşadığı bu evren simülasyon evrenidir. Her şey görüntülerden ibarettir ve cansızdır.
İşte bizim çoğunluğunu okullarda okuyan genç nesil pilotlarımızın (ya da aday pilotlarımız) çektiği ve bir o kadar da büyüklerimizden de azımsanmayacak sayıda bulunan böyle görüntüden ibaret havacılarımız var. ‘Klavye Havacıları’ dediğim bu kitle ne yazık ki beni iyice rahatsız etmeye başladı. Çünkü oturdukları yerden artık uçuş okullarında okuyan ya da okumak isteyen istekli ve meraklı öğrencileri de zehirler duruma geldiler.
AMERİKA MI? TÜRKİYE Mİ?
Amerika ile ülkemizi karşılaştırmaya bayılıyoruz. Küçük Amerika’yız ya!.. Ondan belki de… Bunu da fütursuzca yapıyoruz. Yok orada uçak alabiliyormuşsun da burada alamıyormuşsun. Böyle konuşanlara şunu soruyorum; siz uçak almayı denediniz mi? Tamam prosedürleri ağır olabilir ve uzun sürüyor olabilir. Fakat alamazsın diye bir şey yok. Hatta artık uçaklardan neredeyse farkı kalmayan ultralight sınıfı hava araçlarından alırsanız bazı vergilerden de muaf oluyorsunuz.
Uçak mı almak istediniz? Alın!. Kimse sizi durdurmuyor. Daha geçenlerde ülkemiz genel havacılığına bir Boeing Stearman katıldı. (Okumak için tıklayın: kokpit.aero/turkiyenin-en-yasli-ucagi-sivrihisarda )
Sahibi uçağı Amerika’ dan aldı şimdi ülkemizde uçuş yapacak. Her bütçeye göre de hava aracı mevcut. Hatta uçak alımı konusunda, almak isteyenlere yol gösterecek uzman havacılarımız bile var.
RAHAT RAHAT UÇAMIYORUZ!
Yok efendim Amerika’da Avrupa’da rahat uçabiliyormuşsun da burada uçamıyormuşsun. Sen bulunduğun ülkenin jeopolitik durumunun farkında mısın? Senin uçağını uluslararası sulardayken vurup düşüren üstüne üstlük özür bile dilemeyen komşuların var. Amerika’nın var mı? Avrupa ülkelerinden her hangi birisinin böyle bir durumu var mı? Yok!. Tabii durumumuz böyle diye de oturup kalacak halimiz de yok. İyileştirmeler yapılmalı mı? Yapılmalı. Nedir onlar? Az sonra…
GÜNAH KEÇİSİ SHGM
En moda ve güncelliğini hiç yitirmeyen söylemlerden birisi de SHGM bize hiç yardımcı olmuyor. SHGM bizimle ilgilenmiyor. SHGM sınav için herkesi Ankara’ya çağırıyor. SHGM şöyle yapmış, SHGM böyle yapmış…
Bir dedikodu kazanı alıyor başını gidiyor. Hiç SHGM ile direkt olarak irtibata geçilip soru soran var mı? Hiç sanmıyorum. Bu kadar ‘istemezük’ denilen SHGM’nin yapısını kaç kişi biliyor? Kaç kişi yıllık faaliyet raporlarını okuyor?
BİRAZ SHGM’Yİ TANIYALIM
Paylaşacağım bilgilerin hepsini ve daha fazlasını ( http://web.shgm.gov.tr/documents/sivilhavacilik/files/pdf/kurumsal/raporlar/2013_FAALIYET_RAPORU.pdf ) adresinden bulabilirsiniz. Sevgili arkadaşlar SHGM özerk yapıda bir genel müdürlük. Yani bakanlıktan bir maddi yardım almıyor. Kendi bütçesini kestiği cezalar, matbuu evrak ücretleri, pul paraları vb. gibi şeylerden yaratıyor. Giderler de buradan karşılanıyor.
SHGM de kaç kişi çalışıyor? Rapora göre 213 kadrolu 15 geçici olmak üzere toplam 228 kişi çalışıyor. Bunların içerisinde sadece 40 kişi havacılık uzmanı ve 40 kişi de havacılık uzman yardımcısı olarak çalışıyor.
Yani işin özünde 80 kişilik bir ekip tüm Türkiye Cumhuriyeti’nin havacılığını, düzenlemeye, izlemeye, yönetmeye ve denetlemeye çalışıyor. Geriye kalan personelde bu 80 kişinin ya yöneticileri ya da onlara destek olan güvenliğinden aşçısına kadar olan personel…
NE BEKLİYORUZ?
80 kişinin toplam adedi 379 olan hava taşıma işletmesi, havaalanı, bakım ve eğitim işletmesi, yer hizmetleri kuruluşlarını buna ek olarak SHGM tarafından tescilli olan 1143 hava aracını ve 54 heliportu izlemesi, yönetmesi/ yönlendirmesi ve denetlemesini istiyor ve bu konularda düzenlemeler yapmasını bekliyoruz. Sayılar ortada…
Sizce de çok şey beklemiyor muyuz?
SHGM DESTEK BEKLİYOR
Bana SHGM’ den gelen direkt bir destek bekliyoruz mesajı ya da yazısı yok. Fakat yıllardır her çalıştay bünyesinde ve her toplantıda dile getiriyorlar. Çalışma grupları kurun bize yardımcı olun deniyor. En son örneğini geçen yazımda paylaşmıştım. Paramotorcular bir çalışma grubu oluşturdu ve çalışmaya başladılar.
İkinci pilotlar çalıştayından bir örnek vereyim. Yılların kaptanı bir büyüğümüz SHGM yöneticilerinden birisine soru cevap kısmında şu soruyu yöneltmişti; “Uçuş okullarında çocuklar kontrol pilotu bekliyor 50 gün oldu neden göndermiyorsunuz?”
Cevap şuydu: “Kontrol pilotu sayımız belli… Bunun için ilan açtık ve üç yıldır ilan açık ama başvuran yok! Buyurun gelin kapımız açık ama sizlere havayolları kadar maaş veremeyiz memuriyet şartları belli”
Salonda bir sessizlik oldu. Kaptan yerine oturdu. Yönetici de o zaman şikayet etmeyin dedi. Haklıydı!… Fakat sonra ne oldu? Çapraz kontrol sistemi devreye sokuldu. Piyasada olan examiner yetkisine sahip pilotlar kendi okulları dışındaki öğrencileri kontrol etmeye başladı. Yani probleme yine de bir çözüm üretildi.
SINIFLANDIRILMIŞ HAVA SAHASI
Yıllardır sivil havacılar olarak hep ülke hava sahası hava kuvvetlerinin tekelinde diye şikayet eder dururuz. Bunun büyük sebebi yukarıda anlattığım jeopolitik sebepler. Fakat bunun içinde çeşitli protokoller sonucu esnek hava sahası çalışması yapıldı. Eminim ki bunun bir adım sonrası da aynı Avrupa’da ya da Amerika’ da olduğu gibi sınıflandırılmış hava sahası olacaktır. Zaten Avrupa Birliği sürecinde bu çalışmalar kaçınılmaz.
SINAV İÇİN NEDEN ANKARA’YA GİDİYORUZ?
Yukarıda personel durumunu sizlere kısa ve öz olarak açıkladım. Bütçenin nerelerden geldiğini de açıkladım. Bu 80 kişilik kadronun içerisinden oluşturulmuş sınav kurulu ile sınavlara gide gele neredeyse ahbap olacağımızı hiçbir uçuş okulu öğrencisi yadsıyamaz. Sınav stresi ve süreçler yüzünden kendileriyle zaman zaman karşılıklı gerildiğimiz ve seslerimizi yükselttiğimiz zamanlar da olmadı değil.
Eminim her öğrencinin birkaç defa başına gelmiştir. Bunun yanında öğrencinin birisi kopya çekerken yakalandığı için üzülen sınav gözetmeni de tanıdım. Hatta neden kopya çekiliyor anlamıyorum diyerek de kendi kendine rahatsızlığını dile getiriyordu.
Az sayıda çok iş yapmaya çalışan bu insanların ayda bir ya da iki defa orayı kapatıp İstanbul’ a gelmelerinin imkanı olduğunu düşünmüyorum. Böyle bir şey gerekli mi? Bence kesinlikle gerekli!.. Fakat şu tabloda çok mümkün olduğunu düşünmüyorum. SHGM çalışanları ile yaptığım ikili konuşmalarda hali hazırda böyle bir çalışma olmadığını da gayri resmi olarak dile getirdiler.
ÜLKEMDE HAVACILIK YOK DİYEMEZSİN
Ülkemde havacılık yok diyemezsin! Böyle konuşan arkadaşlar olduğu için bu yazıyı kaleme aldım. Sen eğer iyi kötü paraşütle atlayabiliyorsan, uçuş okulları arasından kendine uygun olanı seçip uçuş eğitimi alabiliyorsan, tatil beldesine gittiğinde yakındaki hava parkına gidip gyrocopter ile uçabiliyorsan bunu diyemezsin. Bunu dediğin an da karşına ilk ben dikilirim. Çünkü bu söylem ilk kurulduğu başkanlık zamanlarından şimdiki genel müdürlük zamanı dahil tüm otorite çalışanlarına ve havacılık için bir şeyler yapmaya çalışan gerçek havacılara haksızlık olur.
Tabii ki eleştireceğiz ama yok da demeyeceğiz. Havacılık siyaset ve politikalar üstü bir olaydır. Yok! o hükümet bunu yapmıştı bu hükümet döneminde bu olmuştu demeyi bırakıp, ben bugün havacılık için ne yaptım demelisin.
Her platformda ısrarla dile getirdiğim gibi ülkemizde havacılık bakanlığı kurulmadığı müddetçe ve bizler taş atmak yerine elimizi taşın altına koyarak bizlere yardımcı olmaya çalışan bu insanlara yardım etmediğimiz müddetçe büyük beklentilerimizin gerçekleşmesi belki de yüzyıl sonra olacaktır.
Şu an bakanlık kurulması ya da SHGM’nin uzman kadrosunu yeterli düzeyde arttırması pek mümkün olmadığına göre tüm havacılara teklifim şudur; Artık fütursuzca konuşmayı bırakıp, elimizi taşın altına koyalım ve bu insanlarla, kuruluşlar ile iletişime geçerek çalışmalara yardımcı olalım. Çalışma grupları oluşturalım. Burada sadece bireylere değil başta TALPA, PİLVAK, TÖSHİD, THK, HAVAK gibi tüm havacılık alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarına sesleniyorum. Unutmayın ki ticari havacıların geldiği yer sportif ve genel havacılıktır. O sürekli övdüğünüz Amerika ve Avrupa’ da bu şekilde olmuştur. Şu anda bulundukları konumlara da bu şekilde işleyişler ile gelmişlerdir. Artık klavye başında havacılık yapmayı bırakıp, koltuklarımızdan kalkarak neler yapabiliriz diye düşünme vaktidir.
Soru, görüş ve önerileriniz için, Twitter ve İnstagram‘dan bana ulaşabilirsiniz.
E:posta: info@irfanozanongun.com
Kaynak: http://www.kokpit.aero/sanal-mi-gercek-mi?writer=18