Germanwings kazası ile bir ilk yaşanıyor. İlk defa tüm araştırma resmi ve/veya gayri resmi medyaya açık olarak yapılıyor. Peki bunun topluma etkileri ve biz sektördekilere etkileri nelerdir? Bu hafta boyunca yaşadıklarımı ve düşündüklerimi sizlere farklı pencerelerden anlatmaya çalışacağım.
24 Mart 2015 yerel saat ile 11.00 (TSİ 12.00) civarında Airbus A320 tipi uçak düştü. Bu tarihi ve saat bilgisini şirket tarafından yapılan resmi açıklamadan aldım. Ama olayın sonrası çok farklı ilerledi.
İlk gün herkes uçağın neden rotasında alçaldığını konuşuyordu. Ancak aradan geçen kısa bir süre sonra ‘bomba haber’ ABD’den geldi. Ama kaza Fransa’da olmuştu ve havayolu da bir Alman şirketine aitti. Ama haber Amerikan New York Times Gazetesi’nindi…
New York Times Gazetesi, kokpitte sadece ikinci pilotun olduğunu, kapıyı kitlediğini ve sonrasında uçağı dalışa geçirdiğini yazıyordu. Haber dalga dalga yayıldı. Sektörde bir şok oluşmuştu! Lufthansa’nın sahip olduğu bir şirketin ikinci pilotu uçağa alçalış kumandası veriyordu!
SÜPER SAVCI
Bu haber dünyayı kasıp kavururken gözler Fransa’ya döndü. Marsilya Savcısı önce ailelere, ardından da gazetecilere “CVR (Kokpit ses kayıt cihazı) dinledik. İkinci pilot uçağı kasten düşürdü” dedi. Savcı bu kanıya ikinci pilotun nefes alış verişlerinin normal olmasından baygın olmadığı kararına varıp kapıyı içeriden kilitlediğini öne sürerek çıktıklarını açıkladı…
Bilmeyenler için kısaca anlatalım. Kokpit kapıları 11 Eylül saldırılarından sonra kapalı ve kurşun geçirmez olarak imal edilip yaklaşık 150 kilogram ağırlığa kavuştu. Kokpit, şifreli bir sistem ile korunur. Bu şifre sadece uçuş ekibi tarafından bilinir. Kapı üzerinde kamera vardır. Dışarıdan kapıyı vuran ya da şifre giren kişiyi kokpit ekibi içeriden görür.
Dışarıdan doğru şifre girildiği taktirde bile kokpit içerisindeki pilotlara belli bir süre giriş yetkisini iptal etme şansını veren bir koruma sistemi vardır. Yani doğru şifre girilse bile pilotlar isterse içeri almayabilir.
Bunun yanında savcı diyor ki kayıtta nefes alışverişi normaldi. Bizler doktora gittiğimizde bile nefes alışverişimizin normal olup olmadığını anlamak için stetoskop ile göğsümüzü dinleyip karar veriliyor. Fransa’nın süper savcısı bir tıp uzmanı olarak karşımıza çıkıyor ve dijital ses kayıtından pilotun baygın olmadığını ve normal nefes alıp verdiğini söylüyor.
Diğer yandan şifre girildiğini ama pilotun içeriden girişi engellediğini de iddia ediyor. Daha DFDR ( Dijital Uçuş Bilgi Kayıt Sistemi ) cihazının bulunup bulunmadığını bile resmen bilemezken bu çıkarımda bulunuyor. Eminim bulunmuş olsaydı DFDR kayıtlarına göre derdi. Çünkü ses için CVR kayıtlarına göre dedi. Bizim Fransız süper savcı daha DFDR incelenmeden uzman uçak mühendisi(!) çıkıyor ve kapı kilit sisteminin arızalanmış olma olasılığını yok sayarak içeriden giriş engellendi diyor.
SAVCI SUÇLU MU?
Havacılığın içerisindeki insanlar bilirler ama bilmeyenler için kısaca anlatayım. Dünyada bütün havacılık düzenlemeleri Uluslar arası Havacılık Otoritesi ICAO’ nun yönetmelikleri çerçevesinde olur. ICAO Annex 13 isimli belge içeriği ise “kaza raporları, veri sistemleri ve bilgi alışverişi” dir. Belge için:http://www.icao.int/safety/ism/ICAO%20Annexes/Annex%2013.pdf
Bir kaza kırım olduğu zaman araştırmanın, raporlamanın ve bilgi alışverişlerinin nasıl yapılacağı bu belge tarafından düzenlenmiştir.
Uluslar arası forum ve grupların bazılarında Madde 4 “ İtirazlar İlkesi ” C bendindeki boşluklu ifadelerden yararlanan savcı resmen şov yaptı şeklinde görüşler mevcut. Ben de bilgilerin bu madde ve bend çerçevesinde savcıya çok erken servis edildiğini düşünüyorum. Normalde günler süren CVR ve DFDR analizleri birkaç saat içerisinde savcıya sunuldu. Savcı’ da ayağına gelen topa ( bence sonuçlarını düşünmeden ) gelişine direkt vurarak gol attı.
Tabi burada şu parantezi de açmak lazım. 11 Eylül saldırılarının ardından tüm dünyadaki uçak kazaları CIA tarafından dikkatle izleniyor. IŞİD’in tehditleri sonrasında bu kazanın hemen gündeme geldiği aşikar. Alınan ön bilgiler doğrultusunda bu olayın bir terör saldırısı olmadığının belirlenmesinin ardından diğer bilgilerin sızdığı veya sızdırıldığı aşikâr…
CELLAD MEDYA
Daha pilotlara otopsi bile yapılmadan pilotun bilinçli olduğu, medikal geçmişi incelenmeden pilotun depresyonda olduğu, evinde yırtılmış doktor raporu olduğu (ne raporu olduğu resmen açıklanmadı) iddia edilerek süper Fransız savcısının iddiası üzerinden bir hikayeler zinciri inşa edildi.
Reyting derdinde olan medyaya da gün doğdu. Neredeyse bir haftadır bu hikayeye resmi belge ve kaynaklar sunmadan o dedi, bu dedi diyerek yeni alt metinler ekleyerek satış pazarlama yapmaya devam ediyorlar. Bir cellad edasıyla şimdiden ikinci pilotun idamını gerçekleştirdiler. Yargısız infaz yaptılar.
Belki de bu hikayeler doğru çıkacak. Bunu şimdiden bilemeyiz fakat resmi soruşturma bitmeden bu kadar erken karara varmak doğru değil.
Ama şunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Bu hikâye bir gazeteciyi çekecek her türlü gizeme sahip…
AIRBUS vs. BOEING KOMPLOCULARI
Kazanın hemen ardından o bitmek bilmeyen tartışmalar başladı.
Boeing olsaydı şöyle olurdu. Airbus olsaydı böyle olurdu. “Bu Boeing mi kardeşim pilotun her dediğini yapsın” diyen bile duydum. Komplo teoricileri Airbus’ın 1988 yılındaki demo kazasında gerçekleştirildiği iddia edilen örtbas kampanyasını burada da yaptığını savunuyor.
Hali hazırda altı binden fazla uçağı uçmakta olan ve Avrupa Birliği ekonomisinin can damarlarından biri olan bir imalatçıdan bahsediyoruz. Sizce ülkeler ve şirketler kamuoyunun karşısına çıkarak; bu kazada şu şu hatalarımızı bulduk ve düzelttik derlerse mi toplum gözünde daha çok zarar görür yoksa örtbas yapmaya çalışıp insanların aklında sürekli olarak bir soru işaretleri silsilesi bırakırlarsa mı daha çok zarar görür?
Ben kriz yönetimi açısından ve Avrupa bakış açısını az çok biliyorsam örtbas yapmayacaklarını varsa bir hataları, kaza raporu çıktığı zaman bunu çıkıp açıklayacaklarını düşünüyorum.
Bize yutturmaya çalışıyorlar deniyor. Hiç aklınız alıyor mu? Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Ülkeleri üzerlerinde arızalı uçak uçurtur mu?
Tartıştığımız model, halen hizmette 6 bin 200’den fazla olan, her gün neredeyse milyonlarca yolcuyu taşıyan bir uçak…
DÜŞENE BİR TEKME ATILMALI MI?
İkinci pilot bu kadar karalanmışken başka hiçbir neden yokmuş gibi gösterilirken düşene bir tekmede biz meslektaşlarından mı atılmalı? Kaza raporu çıkmadan daha bir hafta olmuşken (havacılar kaza/ kırım incelemesinin bu kadar kısa sürmeyeceğini bilir) bakıyorum da sektörden, havacılık camiasından bir çok insan ikinci pilota tekme atarcasına açıklamalar yapmaya devam ediyor.
Meslek kuruluşlarımızdan ortaya çıkıp merhum meslektaşlarımızı savunmalarını beklemiyorum. Fakat en azından kamuoyuna beklemeleri gerektiğini, resmi makamlardan kaza kırım araştırma sonuç raporu çıkmadan bir sonuca varmamaları gerektiği uyarısını, tavsiyesini yayınlamalarını beklerdim.
TOPLUMDAKİ ETKİLER
Bu olay aslında biz pilotlara işe alım mülakatlarında sorulan bir sorunun da cevabı oldu. İşe alım mülakatlarında sorulan sorular arasında;
Sizce uçak kazaları belgesellerinin halka açık olması iyi mi? kötü mü? İyiyse neden? Kötüyse neden?
gibi bir soru var. Tabii her aday pilot farklı görüşler öne sürer. Bu kazadan sonra benim kendi başıma gelen toplum tepkilerini sizlerle paylaşayım.
Bakkala gittiğimde bakkalım bana; sen ikinci pilot çıktın değil mi? diye sordu. “Evet” dedim. “Psikolojin iyi mi?” “Kız arkadaşınla aran nasıl?” gibi sorular peşi sıra gelmeye başladı.
“Birinci pilot olsam bu soruları sorar mısın?” dediğimde “Yok canım ne soracağım o zaman tecrübeli oluyorsun” cevabını aldım. Uçmakta olan ikinci pilot ve kaptan pilot arkadaşlardan uçağa binen her yolcunun kabin amirlerine ve memurlarına pilotların psikolojisi iyi mi diye sormaya başladıklarını öğrendim.
Şimdi bu tepkiler halka resmi ve/veya gayri resmi olarak açık yapılan bir kaza kırım araştırması sürecinde gelmeye başladı. Peki önceden neden bu tepkileri almıyorduk?
Önceden de “Uçak Kazaları” belgeselleri yayınlanıyordu. Fakat süreç içerisindeki her gelişme ya da gelişme dedikodusu halka duyurulmuyordu. Belgeseller kesinleşmiş resmi kaza kırım araştırma sonuç raporları üzerinden hazırlanıyordu. Sonunda da bu kazadan sonra nelerin değiştiği söyleniyordu. Böylece topluma “Evet kaza oldu ama artık daha güvenli uçabilirsiniz” mesajı veriliyordu. Bu şekilde yapılınca toplumda bir çeşit panik yarattığımızın farkına varmamız gerekiyor.
ECA NE DEDİ?
ECA’nın (Avrupa Kokpit Derneği) önerisi; tamamen tarafsız bir kaza kırım araştırma ekibi tarafından kazanın araştırılması gerektiği idi. Çünkü kaza Fransa’ da oldu. Uçak Fransa, Almanya, İngiltere ortak yapımı… Ekipler Alman ve havayolu firması da Alman.
Bu açılardan bakınca ister istemez taraflı bakılacağı düşünülebilir. Belki de tarafsız düşünüldüğünü göstermek istercesine bu kadar medya önünde süreç yürütülüyor. ECA’nın önerisine katılıyorum. Bence de insanların kafasında hiç soru işareti kalmaması açısından belki de bu olayı tamamen tarafsız olabilecek Amerikan NTSB tarafından incelenmesi gerekiyor. NTSB tamamen benim önerim.
SONUÇ
Sonuç olarak bu kaza oldu. Artık halka kapalı hale de getirilemez. Fakat şu bir gerçek ki havacılık sektöründe ve camiasında çok köklü değişiklikler olacak. Pilot gerçekten intihar ettiyse yani bu iddialar doğru ise benim gibi birçok adayın korkulu rüyası olan ama Almanların toz kondurmadığı DLR ve HTA ( Viyana Test Sistemi ) gibi psikolojik değerlendirme sınavları hakkında uzmanların ve otoritelerin oturup düşünmeleri gerekecek.
Airbus sistemlerinde bir hata var ise uçan tüm uçaklar yere indirilerek yazılım güncellemeleri ve gerekiyorsa parça değişimleri yapılacak. Eğer pilot intihar etmediyse şimdiye kadar etti diyenlerin hepsi laflarını afiyetle yiyecek ve belki de nelere yol açtıklarının farkına varıp artık bunları yapmayı bırakacak.
Bunlar gibi daha çok değişiklikler olacak. Benim en çok değişmesini istediğim şey ise artık bu seferki gibi resmi ve/veya gayri resmi her adımı basına açık bir kaza kırım araştırması yapılmaması… Yani eskisi gibi kaza kırım araştırma sonuç raporu çıkana kadar yorum yapılmaması ilkesinin devam etmesini istiyorum.
Soru, görüş ve önerileriniz için, Twitter ve İnstagram‘dan bana ulaşabilirsiniz.
E:posta: info@irfanozanongun.com
Kaynak: http://www.kokpit.aero/irfan-ozan-olgun-germanwings?writer=18